Şirketleri ileriye taşıyan iki önemli unsur var. Şirketin değerleri ve çekirdek kabiliyetleri. Değerlerden; şirketi şirket yapan, çalışanların manevi olarak hissettikleri, iş yapış tarzlarına sinen, müşteriye, birbirlerine, tedarikçiye "nasıl davranmaları gerektiğini" işaret eden, ikilem durumlarında deniz feneri gibi muğlaklığı ve karanlığı aydınlatan, karar almayı kolaylaştıran, yazılı olmayan referans ilkeleri;
Çekirdek kabiliyetlerden de, şirketin diğer şirketlere göre ayırt edici üstünlük kazandıran, müşterilerinin şirketi seçme sebebi olan, şirkete özgü becerileri kastediyorum.
Orta ölçekli şirketlerde, Patronun şahsı hangi değerlere sahipse çalışanlara o yansımış, şahsi beceri ve kabiliyetlerinin şirketi büyütmüş olduğunu görüyorum. Örneğin Patronun piyasayı, dünyayı, trendleri iyi okuması, hem detaycı hem de hız beklentisi, şirketin temel kabiliyeti olmuş. Müşteriler de çok temelde bu iki sebepten şirketi tercih eder olmuş.
Ne var ki Patronun kabiliyetleri şirketin kabiliyetine dönüşmemiş oluyor. Patron istiyor diye, patronun hassasiyetleri nedeniyle, patronun korkusu ile, hızlı ve kaliteli olunmaya çalışılıyor. Hız ve kalite en alttaki personele kadar yaygınlaşmadığı (cascade & teşmil) için de hız ve kalite baskısını Patrona en yakın ekip yaşıyor, geri kalanlar hayatında bu kabiliyetlerin esamesi okunmuyor.
Buradaki en önemli risk, şirketin başarısını neredeyse tek başına Patronun kabiliyetlerinin sürüklüyor olması. Patron tam bir lokomotife dönüşüyor. Şirketlerin sonraki jenerasyona geçememesinin temel sebebi de bu olsa gerek. Şirketin başarısında Patronun şahsi katkısı o kadar büyük, şirketin kurum olarak kendi becerisi o kadar küçük ki, sonraki nesil en az Patron kadar becerikli değilse geçmiş olsun, her şey tuzla buz oluyor.
Neye ihtiyaç var?
Patronun, şirketin kurumsal aklının, beceri ve kabiliyet olarak kendisinden daha iyi olabileceğine inanması ve bu aklı kurmak için niyet edip, harekete geçmesine,
Patronu lokomotif rolünden çıkarmaya, tüm yükü patronun sırtına yüklemek yerine, ekibin üslenmesini sağlamaya. Bunun için de Patronun çekirdek kabiliyetlerine ortak olacak, patronla birlikte bu yükü taşıyıp kendi ekibine aktarabilecek, hesap sorabilecek, dirayetli yönetim takımı oluşturmaya,
Yönetim ekibiyle el ele vererek, hem kendi yönetim ekiplerinin bu becerilere sahip insanlardan oluşmasını sağlayacak hem de işlerin nasıl yürütüleceğini gösteren sistemler kurup devreye almaya. (İşe alım, terfi, eğitim & gelişim, hesap sorma mekanizmaları; bütçe, Anahtar Performans Göstergeleri, performans değerlendirme, İç Müşteri & Tedarikçi Değerlendirme gibi).
Yılların vermiş olduğu alışkanlıkları ve zaten başarılıyız önyargılarını kırıp da bu çözümleri sistem olarak kurmak hele ki uygulamak çok da kolay değil. Önce niyet etmek, sonra da adım adım planlayarak, sabırla ilmek ilmek dokumak gerekiyor.
Fotoğraf: Mark Plötz from Pexels
Blog yazılarımızdan haberdar olmak için bültenimize üye olabilirsiniz.
Comments